Diyarbakır’ın Bağlar İlçesi'nin Tavşantepe Köyü'nde 21 Ağustos günü kaybolan ve cesedi 8 Eylül günü köye 2 kilometre uzaklıktaki dere yatağında bulunan Narin Güran soruşturmasında, katil veya katillerin kim olduklarını açığa çıkaracak olan en önemli delilin TÜBİTAK’a gönderilen kamera kayıtları olduğu bildirildi. Cinayet soruşturmasında, Narin'in annesi Yüksel Güran, amcası Salih Güran, ağabeyi Enes Güran ve yengesi Hediye Güran dahil 12 kişi tutuklandı.

Eğertutmaz Deresi ile köyün alt kısmındaki pamuk ve mısır tarlalarının bulunduğu ovayı gören 360 derece görüş açısı ile 20 kilometre etkili menzili bulunan Şahin Gözü adı verilen kamera görüntüleri ile Narin’in son olarak olay günü 15.15’te görüldüğü okula ait kamera görüntüleri çözümü yapılmak üzere TÜBİTAK’a gönderildi.

SİLİNEN KAYITLAR ORTAYA ÇIKTI

2 Eylül’de amca Salim Güran’ın tutuklanmasından sonra aile bireylerinin evlerine taktırdığı, ancak 8 Eylül’de Narin’in cesedinin bulunması üzerine sildikleri kamera görüntülerinin geri getirilmesi için kayıt cihazının imajı da TÜBİTAK’a gönderilen dijital materyaller arasında yer alıyor.

6 kişilik bilirkişi heyeti tarafından çözümü yapılacak olan görüntülerden elde edilen sonucun soruşturmaya yön vereceği kaydedildi.

CESETLE DEREYE YÜRÜMÜŞ

Bu arada askeri üs bölgesine ait olan Şahin Gözü kamerası kayıtlarına yansıyan ve bir kısım çözümü yapılan görüntülerde önemli bulgulara ulaşıldı.

7 dakika 28 saniyelik görüntülerde, itirafçı Nevzat Bahtiyar’ın kendisine ait 23 AN 630 plakalı araçla köyden dere yatağına doğru giden stabilize yoldan ilerlediği, dereye yakın bir noktada durduğu belirlendi.

Bahtiyar’ın çalışır vaziyetteki aracını ağaçların altına park ettikten sonra yönünü geriye doğru köy istikametine çevirdiği, ardından da araçtan içinde Narin’in cesedinin bulunduğu kucağındaki çuval ile indikten sonra dereye kıyısına doğru yürüdüğü tespit edildi.

BÖLGENİN KOORDİNATLARI ÇIKARILDI

Sözcü'de yer alan habere göre; yürüdüğü mesafenin uydu görüntülerinin incelenmesi ve bulunduğu bölgenin çıkarılan koordinatlarına bakıldığında 150 metre yürüyerek cesedin bulunduğu çuvalı hiç düşürmeden ve yere bırakmadan doğrudan toprağın su ile birleştiği bir noktada çuvalı kucağından indirip önce ağzını bağladığı ve bir süre beklediği tespit edildi.

Nevzat Bahtiyar’ın uydu görüntülerine göre 37.SBF 06008 89639 koordinatlarında ikinci hamlede derenin toprak ile birleştiği noktada, cesedi çuval ile birlikte bir kaya parçasının altına gizlediği, cesedin akıntıya kapılarak sürüklenmesini önlemek için de üzerine 3 büyük kaya parçasıyla sıkıştırdığı belirlendi.

HIZLA ÇÜRÜMESİNİ SAĞLAMIŞ

Soruşturma dosyasına yansıyan bilgilere göre, Nevzat Bahtiyar’ın, cesedin akıntıya kapılması veya kıyıya vurması durumunda çevredeki çobanlar tarafından veya dere kıyısındaki köylülerce görülebileceği ihtimali nedeniyle cesedi kaya parçası altına sıkıştırıp üzerini de büyük kaya parçalarıyla kapatarak su içerisinde hızlıca çürüyerek delillerin açığa çıkmasının önüne geçtiği öğrenildi.

Çözümü yapılan görüntüler itirafçı Nevzat Bahtiyar’ın savcı huzurunda yaptırılan yer gösterme ve tatbikat tutanaklarını da doğruladı.

Nevzat Bahtiyar’ın dosya içerisindeki yer gösterme tutanağına göre, 150 metre yürüdükten sonra cesedi su ile toprağın birleştiği bir noktada kaya parçası altına sabitleyerek gizledikten sonra aracıyla bölgeden uzaklaşıp Çarıklı beldesi istikametine doğru hareket ettiği bilgisi yer alıyor.

Gözler şimdi TÜBİTAK’tan gelecek olan görüntü çözümleriyle ilgili bilirkişi raporuna çevrilmiş durumda.

Görüntülerde olay yerinde görülen şüpheli 2 kişinin daha varlığı ve bu kişilerin açık kimlik bilgilerinin tespit edilmesi halinde katilin veya katillerin kim olduğunu da açığa çıkaracak.

GAZETECİ ŞARDAN'DAN ÖNEMLİ YAZI

t24 yazarı Tolga Şardan da bugünkü yazısında baz istasyonlarından alınan rapora ve Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında yaşanan krize değindi. Şardan ilginç iddialarda bulundu. Şardan şunları yazdı:

"Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinesinde yürütülen adli soruşturma devam ediyor, yeni gelişmeler yaşanıyor.

İfadelerine başvurulanlar var. Olay yerinden halen delil toplanıyor. En son Narin’in evindeki halıya kriminal inceleme yapılmak amacıyla el konuldu.

Halıda yapılacak incelemede Narin’in yanı sıra başkalarına ait vücut sıvısı bulgusu aranacak.

O günden bugüne halının üzerinde olması beklenen izler ve emareler kalmış mıdır, ayrı konu elbette!

Büyüteç’te 17 Eylül’de “Narin’in amcasının aracında ağabeyi Enes de var mıydı, diğer iki genç nerede?” başlıklı yazıyı kaleme aldım.

Linkini bıraktığım yazıda soruşturmada elde edilen ve o gün için henüz kamuoyuna yansımamış bulguları paylaştım.

Özellikle amca Salim Güran’ın aracında bulunduğu anlaşılan ancak sonra sırra kadem basan iki kişinin akıbeti konusunda bir gelişme olmadı.

SÜRPRİZ DELİLLER NEREDEN ÇIKTI?

Fakat, bu konuda yeni bilgilere ulaştım; aktarayım.

8 yaşındaki Narin’in katledildiğinin ortaya çıkmasıyla birlikte savcılık, adli soruşturmada gereken delillerin bulunması için geç de olsa harekete geçti.

Yapılan araştırmalardan birisi belki de en önemlilerinden olanı, zavallı miniğin cansız bedeninin bulunduğu günden öncesine ait şüphelilerin kullandığı cep telefonlarının sinyal bilgileri kuşkusuz.

Tek başında delil olmamakla birlikte adli soruşturmaların yön değiştirmesini ya da somutlaştırılmasını sağlayan deliller arasında HTS kayıtlarının incelenmesi ve veri analizi yapılması.

Bu çerçevede, savcılık talimatıyla gerek tutuklu gerekse serbest bırakılan tüm şüphelilerin HTS kayıtları soruşturmayı yürüten jandarma tarafından resmi olarak elde edildi ve analize tabi tutuldu.

Aldığım bilgiye göre; işte bu aşamadan sonra bu kez farklı bir işlem yapıldı.

Olayın yaşandığı bölgede ve yakınlarındaki cep telefonu iletişimini sağlayan üç firmanın baz bilgileri üzerinde “baz verileri üzerinde daraltmış analiz” yapılınca iki yeni kişinin varlığı ortaya çıktı.

Bu işlemi şöyle özetlersem daha anlaşılır olacak sanki:

Ülke genelinde cep telefonları ve internet üzerinden iletişimde servis sağlayıcı hizmetini veren üç firma var bilindiği üzere.

Bu üç firmanın da Tavşantepe Köyü’ndeki cep telefonu abonelerinin iletişimini sağlayacak baz istasyonları, yani kuleleri var.

Her üç firmaya ait istasyonların kendi içlerinde de belirli görüşme kota sayısı mevcut. Abonenin yaptığı telefon görüşmesi veya internet kullanımı sırasında sinyalleri, kendi servis sağlayıcı firmanın kotasını aşması halinde diğer boş kotaya sahip firmanın baz istasyonuna düşüyor. Böylelikle kendi servis aldığı firmanın yerine diğer şirkete ait baz istasyonunu o an için geçici olarak kullanıyor.

Mesela deprem olayları sonrasında yaşanan yoğunluk bu şekilde aşılıyor.

Narin’in katledilmesi olayı sonrasında adli kolluk görevindeki jandarma, savcılık talimatıyla aldığı baz istasyonlarındaki HTS veri kayıtlarını bu kez “daraltma” uygulamasıyla analiz etti.

İşte bu analiz sonucunda; olay yerinde olan ancak bugüne kadar kim oldukları bilinmeyen “iki kişi”ye ulaşıldı!

Şimdi geriye dönelim; 17 Eylül’deki Büyüteç’te konu ettiğim Salim Güran’ın aracında bulunduğu ancak ağabey Enes Güran’la beraber araçtan indirilen ve olayla ilgili oldukları değerlendirilen iki geç, varlıkları yeni tespit edilen iki kişi olmasın?

Bu iki genç; iddiaya göre, Narin’in öldürülmesinde görgü tanığı. Ağabey Enes Güran’ın arkadaşları.

GİZLİ TANIK İDDİASI

Bu arada soruşturma çerçevesinde “gizli tanık” bulunduğu iddiası gündeme geldi.

İddiayı gündeme getiren gazeteci Sözcü’nün Diyarbakır muhabiri Özgür Cebe. Gündem arasında kaynadı, ancak soruşturma kapsamında iki kişinin gizli tanıklık yaptığı iddiası var.

Hatta bu konuda, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de bir ekibini Diyarbakır’a gönderdiği biliniyor. Fakat, gizli tanık işlemleri, soruşturmayı yürüten adli kolluk olması sebebiyle Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki Tanık Koruma Şubesi’nce yürütülüyor.

Gizli tanıkların verecekleri bilgiler soruşturmanın seyrini değiştirebilecek nitelikte zannımca.

Aksi takdirde zaten gizli tanık uygulamasının geçerliliği olmaz. İfadeleri henüz kamuoyuna yansımadı. Savcılık soruşturmasının tamamlanmasıyla birlikte günışığına çıkacak cinayetle ilgili anlatımları.

AĞABEYİN ANLATIMLARI İKNA ETMEDİ

Diğer yandan, Narin’in öldürülmesi soruşturması çerçevesinde tutuklanan ağabey Enes Güran’ın köye neden geldiği konusunda adli makamları ikna edemediği bilgisi mevcut.

Ağabey Güran, dosyaya giren ilk ifadesinde, her ne kadar ağabeyinin askere gidecek olması ve akrabalarının düğünü için Malatya’dan 20 Ağustos’ta köye geldiğini açıklasa da gözaltına alındığında yapılan mülakatta köye gelişi konusunda soruşturma makamlarını ikna edemedi.

Kaldı ki, ağabey Baran Güran’ın olayın çözülmesi için Diyarbakır Barosu’ndan yardım istediğini hatırlatayım.

Ayrıca, şüphelilerin tamamına DNA testi yapıldı, bilindiği üzere. DNA testlerinin sonuçları henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Ancak, özellikle ağabey Enes Güran’la ilgili sonucu bu satırların yazarı olarak merak ediyorum doğrusu.

Çünkü, Enes Güran’ın zaman zaman uyuşturucu kullandığı iddiası gündemde. Ayrıca, tutuklu amca Salim Güran’ın da yeğeni Enes Güran’a kimi zaman harçlık verdiği bilgisi var.

Bu bilgilerin bütünleştirilmesi, olayın aşama kaydetmesine yol açabilir.

İKİ BAKANLIK ARASINDA KRİZ ÇIKTI

Narin Güran’ın öldürülmesiyle çerçevesinde bir bilgi daha verip yazıyı bitireyim.

Soruşturmayla ilgili ilk andan itibaren şüphelilerin savcılıkça alınan ifadelerinin “bir şekilde” kamuoyuna yansıması iki bakanlık arasında adı konuşmamış krize neden oldu.

Hatta bu krizi, bakanlık bürokrasisinin dışında bakanlar düzeyinde düşünmek mümkün.

Şöyle ki, ilk günden itibaren ifadeler ve metinlerin, iktidar yanlısı veya muhalif medya ayrımı olmaksızın sızması İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’nı karşı karşıya getirdi.

Gerek soruşturmanın içeriği ve ulaşacağı boyut, gerekse nasıl sonuçlanacağı bir kenara, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç arasında, ben “limonilik” diyeyim, siz “kriz” diye nitelendirin ancak “soğukluk” var bir süredir.

Soğukluğun olası gerekçesi kamu güvenliğinin sağlanmasında yeknesaklığın olmaması gibi duruyor. Ama arkasında başka bir gerekçe var mı, henüz bilmiyorum.

Büyüteç’te bir önceki yazıda konu ettiğim, “polis yakalıyor, adliye bırakıyor” meselesi gibi duruyor şimdilik.

Şimdi size bir tablo aktarayım; Narin’in cansız bedeninin bulunmasıyla birlikte oluşacak toplumsal tepkide tansiyonu düşürmek amacıyla kabinenin üç önemli ismi Diyarbakır’a gitti.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, kente giderek Vali Murat Zorluoğlu başta olmak üzere savcılık ve adli kolluk yetkililerinden bilgi aldı.

Sonrasında valilikte basın açıklaması yapılması gerekti. Olayın asıl muhatabı Adalet Bakanı Tunç, yapılacak açıklamanın hazırlığını yaparken iki bakanla birlikte metin hazırlığına girişti.

Valilik yetkilileri ve bakan danışmanlarının gözü önünde cereyan eden anlarda, İçişleri Bakanı Yerlikaya, diğer bakanlardan uzak kalmayı tercih etti. Tunç ve Göktaş, basının karşısına çıkacak metin üzerinde çalıştılar.

İddiaya göre, Yerlikaya ile Tunç, ifadelerin kamuoyuna yansıması konusunda karşı karşıya geldi. Yerlikaya, savcılıktan ve Ankara’dan ifadelerin medyaya ulaştırıldığını, Tunç ise jandarmadan sızdığını gündeme getirdi. Böyle bir gerginlik yaşandı valilikte.

Bu yaşananlardan sonra geçen haftaya dönelim.

İstanbul’da polis memuru Şeyda Yılmaz, hakkında 26 ayrı suç dosyası bulunan Yunus Emre Geçti tarafından şehit edildi. Hem de kendisine müdahale eden polis memurunun silahını elinden alarak.

Olay ülke genelinde infial yarattı. İki bakanlık bir kez daha karşı karşıya geldi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, üst perdeden kamuoyu paylaşımı yaparken Adalet Bakanlığı, taziye mesajları dışında sessiz kalmayı tercih etti.

Ancak ertesinde beklenmedik bir bilgi kamuoyuna yansıdı. Üstelik hem polis teşkilatını hem de Bakan Yerlikaya’yı zor durumda bıraktı bu bilgi.

Hakkında adli kontrol kararı bulunan ve polis merkezine giderek imza vermesi gereken katil zanlısı Geçti’nin son dönemde imza vermediği ve bu durumun da polis tarafından savcılığa bildirilmediği bilgisi gündeme düştü.

İçişleri Bakanlığı’nın açıklamadığı bu bilgi, nasıl olduysa iktidara yakın televizyon kanalları ile belli başlı gazetelere ulaştırıldı.

Hangi kanal üzerinden bilginin paylaşıldığını söylemeyim; siz bulun!"

BABADAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

Narin'in babası Arif Güran da A Haber'e çarpıcı açıklamalarda bulundu. Güran, kızının katilini açıkladı. İşte o ifadeler...

Arif Güran, itirafçı Nevzat Bahtiyar'a yönelik dikkat çeken ifadeler kullandı. Arif Güran, Nevzat Bahtiyar'a 'itirafçı' denmesinin yüreğini acıttığını söyledi ve Nevzat'ın birkaç gün önce Narin'e para vererek kendine alıştırdığını iddia etti.

"ONDAN BAŞKA KİMSE DEĞİL..."

Eşi Yüksel Güran ile oğlu Enes Güran'ın tutuklanmasının ardından ilk kez konuşan baba Arif Güran'ın ilk sözleri "Bizi bitirdiler, Rabbim de onları perişan etsin" oldu.

Narin'in babası Arif Güran ilk olarak şunları söyledi:

"Narin'i Nevzat sakladı. Ne eşim, ne çocuğum hiç kimse ile görüşmedim. İlk günden beri dediğim gibi, eğer bir suçları varsa devlet cezasını verecek yoksa evlerine gelecekler. Nevzat Bahtiyar gidip kızımı saklamış. Ondan başka kimse değil. Jandarmanın gördükleri yer onu söylüyor. O adamın o gün kırmızı araba kapısında değildi. Kızım tepeye çıkmamış. Orada o namussuz o cani olaydan birkaç gün önce kızıma para vererek kendine alıştırmış. Zaten son ifadesinde gelip benim evimden sözde götürmüş."

"NARİN'İ AVLUDAN ARABAYA KOYDU"

Nevzat'ın ahırının iki kapısı olduğunu, birinin evinin kapısına çıktığını birinin ise avlunun içine çıktığını ifade eden Arif Güran, "O namussuz o arabayı getirip kızımı avlunun içinde arabaya koymuş. Ondan başka da kimse değil. Şu an soruşturma var, devletin elinden gelenin fazlasını yapıyor ve zaten bulacaklar" dedi.

"AİLEMİN SUÇU VARSA DEVLET CEZASINI VERSİN"

Askeri üs bölgesindeki kameralara dikkat çeken baba Güran, "Kameralar, benim evimde net bellidir, okulun orası da bellidir, ta ki sakladığı yere kadar bellidir. Allah'ın izniyle çıkacak. Şu an devlet yetkilisinden haber bekliyoruz. Allah hakkımızı bırakmasın. Ailemin suçu varsa devlet cezasını versin" ifadelerini kullandı.

"Cezaevindeki ailemi ziyaret etmedim" diyen Arif Güran, "Devlet her şeyi ortaya çıkaracak. Benim gözümde ailem bana bunu yapmaz ama devletin delil ve ispatına ben bir şey diyemem. Benim ailem niye bana öyle yapsın? Bu namussuzun çırpınması böyle iftiralarla bizi böyle sindirmeye çalışıyor. Dimdik ayakta kalacağız" dedi.

"BUNUN NERESİ İTİRAFÇI?"

Tutuklu Nevzat Bahtiyar'ın ifadelerine değinen baba Arif Güran, "Çelişkileri ortada, fakir rolü oynuyor. Bu insan canidir, bu insan her akşam yanıma geliyor çay içiyoruz, namaz kılıyoruz eğer o kadar kalbinde bir şey varsa bana derdi. Bir de itirafçı diyorlar, Allah'tan korkmuyor musunuz? Tüm televizyonlarda itirafçı diyor, kızım bulunduktan sonra o vahşi yakalandı, o kaçtığı için devlet boğazından tuttu. Neresi bunun itirafçı?" ifadelerini kullandı.